Her şey bir sesle başladı.
Seshane...
Önce adı geldi sonra da hayali.
‘’Bu şehirde yaşanmaz, gitmeli buralardan.’’ diyeli mevsimler geçmişti ve kim bilir daha kaç mevsim geçecekti? Kolay değildi öyle ha deyince tasın tarağın toplanması.
Aylar, sessizce birbirini kovalarken biz araya yine zorluğu, zamanı ve olmazları koyduk. Biz erteledikçe, olur mu acaba dedikçe, daha sık kendini hatırlatır oldu. Sonunda karlı bir ocak günü ilk cesur kazmayı vurduk Seshane’ye, hem de bu şehirden gitmek zorunda kalmadan.
Kazma seslerine yağmurlar, rüzgarlar, sokak köpekleri, kedilerle kargalar da eşlik etti.
Dilimizde şükür hiç eksik olmadı. Kahvemizin kokusu, dumanının buğusu, her çekiç sesi, her kamyon sesi, her taş sesi, emeği geçen canların yanık türkülerine karıştı.
Tuğlalar örüldü, çatılar kondu.Elbet araya fırtına sesleri, umutsuzluk, yoldan saptırmaya çalışan, olmaz diyen, dur diyen sesler karıştı. Kah durdu kah devam etti sürecimiz.
Hiç kolay olmadı. Bazen zorluklar, bazen uzayıp giden zaman, bazen bıkkınlık sesleri karışsa da asla vaz geçmedik hayalimizden. Her fırsatta bir çivi, bir tuğla, bir yanık türküyle inançla devam ettik. Karlı, fırtınalı günlerde dahi orada olduk. Yere düşen bir dalı kaldırdık, devrilmiş bir tuğlayı yerine koyup dostlarımızla kavuşacağımız anlara selam gönderip güç aldık.
Üzerinden bol yağmurlu biraz da karlı bir ocak daha geçti.
Seshane’nin kendini gerçekleştirme öyküsüne beş mevsim tanık oldu.
Bir çivi, bir tuğla derken baharla birlikte yaşam yeniden geldi. Manolyalar, mimozalar, ıhlamurlar, limonlar, kirazlar, narlar dikildi. Sağdan soldan kediler, köpekler yavrularını alıp geldiler. Leylekler döndü gittikleri yerlerden.
Kuş sesleri, su sesi, ateşin sesine karıştı. Toprak ana coştu, bin renge boyandı. Arılar özden öze konup sesleriyle coşturdu çiçekleri.
Şimdi, suyun, toprağın ve nefeslerin karıştığı ateşimizin etrafında ‘’Gök kubbeye bir seda bırakmak.’’ isteyen canlarla toplanıyoruz.
Şarkılarımız, masallarımız, hayallerimiz ve hikayelerimizle birbirimize ilham oluyoruz.
Uzaklara gitmenize gerek kalmadan, kolayca ulaşabileceğiniz şirin bir İstanbul köyünde, doğayla konforun iç içe geçtiği mimarimizle kuşların, ağaçların, çiçeklerin, güneşin ve toprağın refakatinde on dönümlük bir alanda siz dostlarımızı ağırlıyoruz.
Hayallerimiz, sevgimiz, dostluğumuz, ahşap evlerimiz, doğal alanlarımız, çardaklarımız, restoranımız, inziva alanlarımız, ateş çemberimiz, bostan ve kümeslerimiz, hayvan dostlarımız ve komşularımızla birlikte kendini bütünün hizmetine adayan siz dostlarımıza hizmet için buradayız.
Bir sesle başladı bizim hayalimiz. Aynı hayale inanan iki kalbin ortak sesinden ateşe, toprağa, suya, havaya büründü.
Dostlarımızı şahit kıldık hikayemize.
Gel sen de ilham ol bir canın hayaline, sesini bırak gök kubbeye mucizene şahit kıl bizi.
S E S H A N E...